Zihnimiz sorunlar ve tehlikeler karşısında bizi uyaracak erken uyarı sistemine sahiptir. Bu sistem, geçmişte yaşamda varkalma için fiziksel tehlikelere karşı kullanılırken, günümüzde zihnimizdeki olumsuz bir düşünce ile bile tetiklenebilmektedir. Kaygı tüm insanların yaşayabildiği, çoğunlukla hoş olmayan, belirsiz endişe hissinin ön planda olduğu bir duygulanım şeklidir. Kişinin hissettikleri korku duygusuna çok benzerdir, ancak kişi “neden korkuyorum” sorusuna yanıt veremez.
Kaygı bireyin çevrede olanlardan haberdar olmasına, geleceği planlamasına, çevre koşullarına uyum sağlamasına ve tehlikelere karşı harekete geçmesine yardımcıdır. Ağrı nasıl vücutta birşeylerin yolunda gitmediğini haber veriyorsa, kaygı da ruhsal dengemizi zorlayan bir olay olduğunu bize haber vermek üzere ortaya çıkan bir duygulanımdır. Hafif ya da orta düzeyde kaygı daha iyi anlamamızı, daha hızlı ve daha uygun tepki vermemizi, bununla birlikte başa çıkma becerilerimizin gelişmesini sağlar. Akut – orta düzeyde kaygı performansı artırır. Kaygı hafif ve orta düzeyde işlevsel gibi görünse de süreğen ve yüksek düzeyde olduğunda plan yapma kapasitesini, uygun yargılamada bulunmayı, becerileri kullanmayı, yararlı bilgiyi kavramayı engeller, böylece düşünme ve eyleme geçmeyi ketleyebilir.
Kaygının patolojik oluşunu belirleyen üç temel ölçüt söz konusudur: Şiddeti, süresi ve günlük hayatı etkileyip işlevselliği bozması. Olağan durumlarda akılcı olmayacak şekilde orantısız olma, düşüncede çarpıtmalara neden olma, belirgin sıkıntı-zorlanma oluşturarak günlük etkinlikleri engelleme, şiddetli ve yoğun olma, kontrol edilmezlik, kaçma ve kaçınma davranışlarına sebep olma hastalıklı kaygının başlıca özellikleridir.
Belirli düzeyde kaygı normal olarak kabul edilmekte, bireyin hayata uyum sağlayabilmesive hayatta kalabilmesi açısından önemli olmaktadır. Anksiyete bozuklukları ise aşırı olmaları ve uygun şartların dışında da devam ederek günlük hayatı olumsuz etkilemeleri ile korku ve kaygıdan ayrılmaktadır.
Anksiyete bozuklukları farklı türlerde ortaya çıkabilir. En yaygın olanları:
Yaygın Anksiyete Bozukluğu: Sürekli endişe ve kaygı hissiyle karakterizedir.
Sosyal Fobi: Sosyal durumlarda aşırı korku ve endişe yaşama eğilimidir.
Panik Bozukluk: Ani ve beklenmedik panik ataklarının tekrarlayıcı olduğu durumdur.
Özgül fobi: Belli bir canlı, nesne ya da durumla karşılaşıldığında ya da düşünüldüğünde yaşanan aşırı ve mantık dışı korkudur.
Tedavi
Anksiyete bozukluklarının tedavisinde Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), ilaç tedavisi ve bunları kombinasyonu kullanılır. Ayrıca, yoga, meditasyon, düzenli egzersiz gibi stres yönetimi teknikleri de anksiyeteyi azaltmada etkili olabilir.
Uzm. Dr. Mustafa Akan Kütahya doğumludur. Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi’nden 2010 yılında mezun olarak tıp doktoru ünvanını almıştır. Psikiyatri uzmanlık eğitimini 2016-2020 yılları arasında İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nda tamamlamıştır. Asistanlık yaptığı süre boyunca duygudurum bozuklukları, psikotik bozukluklar, anksiyete bozuklukları, alkol - madde kullanım bozuklukları, konsultasyon liyezon psikiyatrisi, geriatrik psikiyatri ve adli psikiyatri birimlerinde çalışmış, ilgi duyduğu alanlar üzerinde bilimsel araştırmalar yürütmüştür.
Bursa Gemlik Devlet Hastanesi, Cihatlı, Gemlik/Bursa