Depresyon gelip geçici, birkaç gün veya saat süren mutsuzluk, keyifsizlik tabloları ile karıştırılmamalıdır. Depresyonda en az iki hafta süren çökkün duygudurum, enerji azlığı, eskiden keyif alınan etkinliklerden artık keyif alamama, enerjide azalma, halsizlik, yorgunluk, bitkinlik, ilgi istek azlığı, uyku ve iştah bozuklukları, karamsarlık, suçluluk düşünceleri ve intihar düşünce/davranışları görülebilir. Bu belirtiler günün büyük bölümünde hissediliyorsa, kişinin özel hayat, iş ve okul etkinliklerini, ilişkilerini, performansını olumsuz etkiliyorsa depresyon tanısı konulabilir.
Ruhsal rahatsızlıklar içerisinde en sık görülenlerden biridir. Depresyon genellikle 20’li yaşların ikinci yarısında başlamasına rağmen her yaşta görülebilir. Belirtiler sıklıkla günler ve haftalar içinde ortaya çıkar. Depresyonun üreme çağındaki kadınlarda erkeklere göre yaklaşık 2 kat daha sık görüldüğü bilinmektedir. Depresyon gelişmesi açısından en fazla risk 18-44 yaş aralığındayken, en düşük risk 65 yaş ve üzerindekilerdedir.
Kayıp durumlarından sonra kişinin kendisini bir süre kötü hissetmesi ve depresyon belirtileri göstermesi normaldir. Bu belirtilerin 15 günden fazla sürmesi, günün büyük çoğunluğunda kendini göstermesi ve kişinin aile-iş-sosyal hayatında olumsuz etki göstermesi durumunda depresyon düşünülebilir. Depresyon tek bir nedene bağlı değildir. Kişilik yapısı, biyolojik etkenler, genetik etkenler, çevresel faktörlerin tamamı depresyon gelişiminde etkilidir. Tedavi edilmeyen kendi haline bırakılmış bir depresyon atağının intihar ile sonuçlanmadığı taktirde ortalama 6 ay veya daha uzun süreceği kabul edilir. Ancak tedavisiz geçirilen her dönem hastada kalıntı belirtilere neden olmakta, yineleme olasılığını artırmaktadır. İlk kez depresyon geçiren bir kişinin tekrar depresyon yaşama olasılığı yaklaşık %50 iken, bu oran ikinci depresyon atağından sonra %70, üçüncü ataktan sonra ise %90’lara ulaşabilir.
Tedavi
Depresyon tedavisinde psikoterapi, ilaç tedavisi ya da her ikisi beraber kullanılmaktadır. İlaç tedavisi ile psikoterapinin birlikte kullanımı ise en etkin tedavi şeklidir. Bilşişsel Davranışçı Terapi (BDT) modeline göre depresyondaki hastalar kendilerini, çevrelerini-dünyayı ve geleceği olumsuz görmektedir. Bireyin bu üç alanla ilgili algılamaları, değerlendirmeleri ve yorumlamalarında bazı çarpıtmalar ve yanlışlıklar vardır. Bu kalıplaşmış düşünceler kişide karamsarlık, çaresizlik düşünceleri uyandırır. BDT’de bu çarpıtmalar hastayla birlikte saptanır ve bazı tekniklerle bunların değiştirilmesi hedeflenir. Ancak depresif hastalarda ilk müdahale davranışlar üzerinedir. Kişinin kendisine daha önce keyif verdiği bilinen etkinlikleri, hobileri gün içinde zamanla artırması istenir. Etkinlik artırmadaki amaç, bireyin haz-başarı yaşantılarını artırmak ve ileri seanslarda bilişsel çarpıtmalarındaki değişikliği kolaylaştırmaktır.
Depresyonun ilaçla tedavisinde seçici serotonin geri alım inhibitörleri ve serotonin nöradrenalin geri alım inhibitörleri ilk sırada yer almaktadır. İlaçlara yan etki ya da tedaviye direnç durumlarında farklı ilaç seçenekleri ve kombinasyon tedavileri düşünülebilir. Antidepresan ilaçlara yanıt için yaklaşık 3-4 haftalık bir zaman gerekmektedir. Tam iyileşme sonrası 6-9 ay tedaviye devam edilmesi önerilir. Yineleme riskini artıran etkenlerin olduğu durumlarda daha uzun süreli tedaviler uygulanır.
Uzm. Dr. Mustafa Akan Kütahya doğumludur. Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi’nden 2010 yılında mezun olarak tıp doktoru ünvanını almıştır. Psikiyatri uzmanlık eğitimini 2016-2020 yılları arasında İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nda tamamlamıştır. Asistanlık yaptığı süre boyunca duygudurum bozuklukları, psikotik bozukluklar, anksiyete bozuklukları, alkol - madde kullanım bozuklukları, konsultasyon liyezon psikiyatrisi, geriatrik psikiyatri ve adli psikiyatri birimlerinde çalışmış, ilgi duyduğu alanlar üzerinde bilimsel araştırmalar yürütmüştür.
Bursa Gemlik Devlet Hastanesi, Cihatlı, Gemlik/Bursa