Evlilikte Doyum ve Kişilerarası İlişki Sorunları

Evlilikte Doyum ve Kişilerarası İlişki Sorunları

Evlilik doyumu evlilik ilişkisinin sürdürülmesini sağlayan ve bireylerin genel doyum düzeyleri ile ilişkili olan önemli unsurlardan biridir. Evlilik doyumu eşler arasındaki ilişkinin uyumu, kalitesi, ilişkiden edindikleri mutluluk ve bu yaşantıların oluşturduğu ahenkli denge şeklinde açıklanmaktadır. Evlilik ilişkisinde eşlerin ihtiyaçlarının ne derece karşılandığı konusundaki algıları evlilik doyumuyla ilişkilidir. Evlilik doyumu ile ilişkili olduğu düşünülen etmenler arasında eş desteği, cinsel yaşam memnuniyeti, eğitim durumu, eşlerin kişisel ve sosyal kaynakları, yaşam doyumları ve evlilik ilişkisinden sağladıkları ödüller, ilişkilerle ilgili bilişsel çarpıtmalar ve evlilikte algılanan problem çözme becerileri, cinsiyet rolleri bulunmaktadır.

Evlilik doyumu ile karşılaşılan stresler ve evlilik ve bireysel sağlık sorunları açısından karşılıklı ilişki bulunmaktadır. Eşlerin evlilik doyumu, yalnızca evlilik sorunlarının bir yansıması olmayıp, bu sorunların doğrudan bir üreteci de olabilmekte, eşler arasındaki huzursuzluk ve stres döngüsel bir seyre dönüşebilmektedir. Evliliklerinde doyumsuz olan eş, sorunları tırmandıran bilişsel ve davranışsal süreçlere girebilmektedir. Evlilik doyumunu etkileyen ilişki içi stres faktörleri arasında savunmacı davranışlar, çatışma içinde olma, itaatkarlık, inatçılık, kendini geri çekme, zihin okuma, anlaşmazlık, hor görme, öfke, korku, sızlanma gibi faktörlerin olduğu ileri sürülmektedir. Evlilikte stresle baş etmede izlenebilecek en olumsuz yollardan birisi de eşlerden birinin diğeri için uyumsuz tutum ve davranışlarda bulunmasıdır. Başlangıçta stresle başa çıkmada geçici bir rahatlama sağlasa da, ilerleyen süreçte bu uyumsuz tutum ve davranışlar ilişkiyi olumsuz etkilemeye başlar. Bu uyumsuz tutumlardan birisi de küskünlüktür. Küskünlük eşlerde düşmanca tepkiler uyandırabileceği için kişilerarası duyarlılık ve savunuculuğu artırır.

Evlilikteki kişiler arası ilişkilere ilişkin sorunlarla başa çıkmada ve duyguları düzenlemede kadının ve erkeğin kullandıkları yollar farklılaşabilmektedir. Kadınlar daha çok ruminasyon gibi daha içsel odaklı, pasif tepkiler kullanırken, erkekler daha çok bastırmaya veya kaçınmaya eğilim göstermektedirler. Kadın ve erkeğin biyolojik yapıları, karşılaştıkları sorunlara gösterdikleri tepkiler ve başa çıkma tarzlarında etkili bir faktör gibi görünmektedir. Kadınlarda oksitosin hormonu üreme hormonlarıyla birleşerek stresle baş etmede “meşgul olma ve dostluk kurma” tepkisine yönelmelerini sağlarken, erkeklerde testesteron stresi azaltmak ve kendini korumak için “savaş ya da kaç” tepkisini kullanmaya yönlendirmektedir. Bu biyolojik etkilerin yanısıra toplumun psikososyal gelişim sırasında her iki cinse farklı olanaklar sağlaması, farklı roller belirlemesi de cinsiyetler arasındaki tepki farklılıklarını doğurmaktadır. Erkek kimliği genellikle etkili ve güçlü olma, özerklik kazanma, başarı çerçevesinde gelişirken; kadın kimliği daha çok diğer insanları dikkate alma ve onlara karşı sorumluluk duyma, ilişkileri koruma, kişilerarası ilişki becerisi çerçevesinde gelişmektedir.

Evlilik içi doyum ve uyumu artırmada, eşler arasındaki iletişim-uzlaşma becerilerini geliştirmede aile-çift terapisi etkili bir terapi yöntemidir.

İnstagram